Wednesday, August 14, 2013

Lüks İçinde Bir Seyahat

Dün gece, Arap şoförümüz bizi İstanbulvâri bir sürüşle tam gaz havalimanına geri götürürken kafamdan geçti: acaba ben mi yanılıyorum, yoksa bütün şehirler iyiden iyiye biribirine mi benzemeye başlamış. Tamam, kendime uyuma numarası yapmamdan öteye geçemeyen iki saatlik otel konaklaması, olsa olsa on saatlik gece mesaisinin (neyse ki) iki saatlik geri dönüş kısmına hazırlayacak kadar dinlendirebilmişti beni. Bu hâlde doğal olarak gecenin karanlığında dört tekerimizin nadiren aynı anda yere bastığı çevreyolları Beyrut hakkında fazla bir fikir veremeyebilir insana, kabul. Özellikle de barış dolu modern zamanların Beyrut'uysa bu!

Kendimi yine de Kozyatağı e-5 üzerinde hissetmekten bir tek tepemizden akan yeşil tabelalar alıkoyuyordu beni; zîra doğal olarak sağdan sola yazılıydılar...

Resmen ilk yatılı görevim oldu dün gece. Uçuş arasında iki tutam sessizlikle serî bir duş fena gelmedi. Ayrıca, sabah kahvaltısını da evimde ailemle edebildim. Bu derece lükstü herşey şansıma...

***

Böyle demişim iki kıdemli, tecrübeli ağabeyimin, meslektaşımın birkaç gün sonraki aynı seferde kaçırılmalarından önce. Onların kafasından neler geçiyordu kim bilir başlarına bu b*ktan olay gelmeden önce. Lüksmüş! Onların böyle bir lüksü yok şu anda. Bilakîs; yüzlerini, sapasağlam yanımızda duruşlarını görebilmek bizler için bir lüks oldu; uğrunda umutlar beslenen, dualar edilen ya da kim her neye inanıyorsa ondan olması dilenen bir olay haline geldi.

Lüksmüş! Hay ağzıma s*çayım!

***


No comments:

Post a Comment