Saturday, September 13, 2014

Yeni Baslayacaklara Kucuk bir Ibretlik

Hep tatli seyleri anlatmayi ben de istiyorum; ama her zaman tatli gitmiyor bu is.

Yol kontrolunden gecemedim; mevcut seviyemde ucuslarima devam edecegim. Nedeni de oyle fazla saklanacak cinsten degil, zaten bu kucuk camiada oyle herseyi saklamanin mumkun oldugunu da sanmiyorum. Er ya da gec ogrenilir nasil olsa. Efendim, gecemedim; cunku ucacagim meydana yeterince calismadim; yolda bazi hesaplamalarda ve indikten sonra takside cuvalladim. Sonuc olarak, ucusum mevcut seviyeme gore yeterli, ancak bilgim yeni kaptan olmus pilotlarla ucmak icin eksik bulundu. Egom sarsildi, keyfim kacti, hatta bir ara gozlerim bile doldu; ama nafile, bu b.k gozyasiyla ucmuyor. Filonun en anlayisli ve uslubu yumusak olan kaptanlarindan biri tarafindan degerlendirildim; ama yine de eksiktim iste...

Yapilacak ise belli: kulahi onune koyup dusunmek, derlenip toparlanip daha iyi calismak. Eksiklerimin detaylarini not aldim ve ogrendim. Bereket, uzun Lizbon ucusunda sinavimi yapan hocam kitabi defteri actirip, sorularina verdigim yanitlarda gordugu eksik kisimlari bana gosterip hatirlatti. Kontrolden kalmis bile olsam hem guzel bir ogretmen kaptan ornegi gormus, hem de birseyler ogrenmis oldum.

Esyalarimi toplayip kokpitten ciktigimda benim icin pasta kesmis olan kabin ekibimin tebriklerineyse kaptanlarimin gulumseyen yuzlerine baktiktan sonra ancak tesekkur edebildim. O pastanin bogazimdan inisiyse...


Bu is calismamayi affetmiyor; ta ki emeklilige kadar. Bu yola benden sonra giren dostlara bu olay ibret olsun.

***







Sunday, September 7, 2014

Siradan Birkac Is Gunu

Saat gecenın ucu. TC-JPY'nin Karanlık kokpitinin içinde uyumaya çalışıyorum, fakat karıncalanan bacaklarım yüzünden başaramıyorum. Kaptan arkada dinleniyor, kabin ekibi ise künefe yemek için terminaldeki bir kafeye gitti. Buradaki hareket memuru, künefeciyi bizimkilere özellikle tavsiye etmiş. Sağımda, yaklaşık bir buçuk saat önce teker koyduğumuz Hatay Havalimanı'nın, çatısı deniz dalgalarını andırır şekilde tasarlanmış olan terminal binası; sol-önümde ise park yerine yeni yanaşan, Flynas isimli havayolu firmasına ait VP-CFX kuyruk numaralı A320 duruyor. Egzost çıkışlarından anladığım kadarıyla, CFX de bizimki gibi CFM marka motorlara sahip. Bu marka motor taşıyan Airbus bizim şirkette epey nadir: genellikle bizim Airbus'lar IAE markalı motorlarla uçarlar...

Programa göre inişten yaklaşık üç buçuk saat sonra olan kalkış zamanımız, bir yarım saat daha sonra olmadığı için bizi otele dinlenmeye gitmek yerine uçağımızın içinde dinlenmeye çalışmak zorunda bıraktı. Zira "açık mesai" diye tabir edilen bu kısa otel konaklamaları en az dört saatlik beklemeli gorevler icin yazilabiliyor. Bu dort saat fazla bir zaman gibi görünmese de, iki saatlik bir yatak uykusu, üzerine bir duş insana iyi geliyor.

Aslında küçük bir itiraf, dün yukarıdaki iki paragrafı bitiremeden gözlerim kapanmaya başlamıştı, bu yüzden ancak bugün, yani yazıya başlamamdan oniki saat sonra devam edebiliyorum. Zaten daldan dala atlayışlarımdan çakılıyordur...

Biraz daha zıplayayım haydi, geçen ay bütün programım yurtiçi uçuşlardan oluşmuştu. Sağ olsunlar bir yatıyı bile çok gördüler şu garip işçilerine. Neyse, bu ay en azından bir yatım, birkaç da yurtdışı uçuşum var. Habire doğu meydanlarında dağların arasında oniki millik yarış pistleri çizip, radyoda türkçe-ingilizce arasında gidip gelmekten şişmiştim. Gerçi bu "dış git-gel"'lerden bir tanesinde yol kontrol uçuşum olacak, yani bir hoca kaptan tarafımdan uçuşum değerlendirilecek. Geçersem P4 olacağım, yani kademe atlayacağım.

Şu anda ise Bodrum'dayım; tabii yine sırtta üniforma, aprondaki araçların ve iş makinelerinin çekildiği bir garajda bir çay meclisinde. Meclisimiz uçuş ekibi ve havaalanında çalışan teknisyen ağabeylerden oluşuyor. Ne yalan söyleyeyim, bugün pek havamda değilim. Arada, dikkat çekmemek için sohbete bir-iki kelimeyle katılarak, ipad'ime gömülmüş, ekibimle birlikte kalkış saatimi bekliyorum. Ekibimse tarım ve tarım ürünleri üzerine hararetli bir tartışma içinde. Herkes buyuk bir istahla koyunun, memleketinin mahsullerini anlatmakta. Balkon cocugu olmaksa bendenizi bu sohbette ancak konusmalara kulak kabartmakla sinirli birakti.

"Akip giden gunlerden kalan tortular" programini dinlediniz. Simdi radyo tiyatrosu...

***