Thursday, March 28, 2013

Berlin'de Kısa bir Müze Gezisi

Caddeye bakan ana cephede kapı
aramak boşuna. Giriş için yan sokaktan aşağı
uzun bir yolculuk ziyaretçileri bekliyor.
Nedir bu? Yazının
sonuna kadar sabır lütfen!
Simulatör savaşları başlamadan önce son günler! Şaka yapıyorum; iki yıldır nasıl olsa birileri motorumu kesiyor ya da kalp krizi geçiriyormuş gibi yapıp beni rotamdan saptırıyor (bu kısmı şaka değil, bildiğiniz gibi); zîra uçuş eğitmenliğinin eğlenceli kısmı bu olmalı. Her neyse, iyi çalışıldığı sürece simulatörler savaştan çok uçakla gezintiye çıkmış gibi eğlenceli olacak...

... diye umuyorum; ama fazla boş zamanım olmaması da muhtemel.

Müzeye aynı caddede komşu bir bina.
İşte tam bu nedenle, dün eğitim tesisindeki kısa simulatör gezimizin ve ardından yaptığımız dört saatlik dersin akşam olmadan bitmesini ve Alman hocamızın tavsiyesini fırsat bilerek biraz dolaşmaya çıktım. Bu sefer, bizim çocuklardan da biraz uzaklaşıp, müze gezmeye gittim. Aslında şanslıydım; grubun kalanının aksine, benim filodan Mehmet de beni yalnız bırakmadı sağ olsun.
Yarım günlük gezim için, uzun zamandır listemde tozlanmakta olan Alman Teknoloji Müzesi'ni (Deutsches Technikmuseum) tercih ettim. Çatısında kocaman bir iki motorlu bombardıman uçağının ziyaretçileri karşıladığı bina kompleksinde Almanların özellikle havacılık, denizcilik ve enerji üretimiyle ilgili bol bol parça vardı burada. Antika bisikletlerden, kuşları kaçırmak için yapılmış gayet "mekanik korkuluklara", rüzgâr tünellerine, jeneratörlere ve 1940'larda yapılmış ilk bilgisayarlara kadar bir çok parça sergide duruyordu.

Acaba bu maket hangimalzemeyle yapılmış?
Müzenin havacılık ve denizcilik bölümleri ise apayrı birer dünyaydı. Bense, sınırlı zamanımı bu seferlik uçaklara ayırdığım için gemilere uzaktan bakmakla yetindim.

Sürpriz!
Tek başına havacılık bölümü bile insanı hayrete düşüren çeşit ve güzellikteydi: onlarca farklı model ve tasarımdaki savaş ve yolcu uçakları bir yana; bundan altmış-yetmiş yıl önce üretilen uzay roketleri, tomahawk'lara benzeyen uzun menzilli güdümlü füzeler ve onlarca farklı uçak motoru...O kadar bol ve seyretmesi keyiflilerdi ki, boşu boşuna ikişer Euro verdiğimiz sesli bilgi veren aletlerimizi kapatıp kendimizi bu ilginç makinelerin seyrine bıraktık arkadaşımla.


Müze kapanmadan önce son gördüklerim el yapımı gemi maket ve
bibloları oldu. Başarılı sergilenişleri bir yana; her biri son derece
ince zekâların ürünü olduklarını açıkça belli ediyorlardı.
Komiktir, akşam otele döndüğümüzde ayaküstü lâfladığım resepsiyonist Thomas, hemen her Berlin'linin ilkokul yıllarında okul gezileriyle götürüldüğünü, bu yüzden de işin tüm zevkinin kaçtığını anlattı. Düşündüm de, ev ödevi olarak iskender kebap yemeyi ya da Sniper Elite oynamayı verseler, onların bile benim için tadı kaçardı. Neyse ki otuz ikinci yaşımda ve tamamen özgür irademle geldiğim bu güzel yerde sıkılmak, ilkokullu Berlin'lilerin aksine aklıma bile gelmedi.

Müzenin çıkışında, Trip Advisor'da beşer yıldızın havalarda uçuştuğu bir yerde yemek yedik Mehmet'le. Aynı müze gibi Kreuzberg bölgesinde bulunan mekân, aslında salaş bir caz kulübü. Berlin'in diğer caz kulüplerine göre çok daha samimî bir yer olduğu söylenen Yorckschloesschen'de tabii ki akşam 7'de canlı müzik yerine bulabildiğim şey kocaman bir tabak biftek ve bir bardak Alman birası olabildi ancak. Zaten amacım mekânı tesbit etmekti. Bir başka akşam müzik dinlemeye uğramak için ayağımı alıştırmış oldum; görev tamamlandı anlayacağınız...

***

Son dakika notu: Bu akşamYorckschloesschen'a gittim. Tahmin ettiğim gibi tıklım tıkış dolu olan mekanda güzel bir Chicago blues grubu çaldı. Treni kaçırmamak için erken tüydüm gerçi; ama güzel geldi yine de 8)

Not: İlk fotoğraftaki sanatçımız ne bir gaz maskesi, ne de Yıldız Savaşları'ndaki C3PO. Sadece eski bir uçak motoru bloğu. 8)



***

No comments:

Post a Comment