Monday, November 22, 2010

I am Summoned!

"Erpeden! You're summoned!!!"

No, not by Lucretia (sigh); but by the HR department I've been summoned to the final interview. A light seems to be shimmering from the end of the tunnel. Especially, the last word of the lady on the phone was some kind of "well done" (which we say "hayirli olsun" in Turkish, something like a wish to goodwill); which made me some more hopeful...

Tighten up, Doruk; give them a good show :))

Friday, November 12, 2010

The Waiting Room and some Magazine-like Stuff...

My good-old room seems to have slightly changed its purpose nowadays: it has become a waiting room!

Since these four-wall-and-a-ceiling creatures define themselves according to how their users spend their time inside them, this is so natural. The only thing its user does is waiting!


I am waiting to be called for the final stage remaining , the interview. As I’ve already said, following a success from the interview, my days in the flight academy will begin; and a long and hard-working period will very probably replace this dull one. Using multiple training centers (one being in Istanbul, Turkey and the other in Florida, USA), the company of which I’m pursuing to be a pilot, will then finally decide on which applicant to be trained in which part of the world, but that’s another story which is a complete mystery so far.

This blog is, normally intended to be more subjective; namely, aimed to cover my personal experiences in aviation. However, considering my only effort in this inactive period is to sit here and read whatever I can find about the ocean of aviation, this “issue” will merely contain something that have been caught to my eyes. So, let me tell you some J

News say that they started testing the full-body scanners in Hamburg Airport. Me and my buddies in the DLR Pilot Test have happened to pass there, roughly a month and a half ago. Could I be so naive to think that we have got off cheap from being pictured naked (set aside being exposed to radiation), just for a moment? Well, if the backlash from the pilot associations (as well as the ones in passenger and cabin crew side) go this way, maybe I will have a chance to be so. Airports vs. flyers… stay with us to see the next round!


Iron man, get out of the way! Mr. “Jet Man” Yves Rossy’s latest flight with his custom-made jet pack (like there is a serially-produced jet pack in the world…) was a 2-timer aerial loop. Before that, he has already flew over Bex in Swisserland in 2006, passed across the English Channel in 2008, flew over Alps in the same year and over Tangiers, Morocco in 2009. Most of his flights reaching to 300 km/h speeds, I wonder if he is somehow a relative of Valentino Rossi (or vice versa). Considering his age, maybe Valentino will choose to become Yves’ successor, after he retires from motorcycle racing…

 


I am still not a pilot, am I? This in turn gives me the right to be ignorant in aviation (but don’t tell this to the company’s interviewers…). I was really curious of what those big tooth-like pieces streching from the back of the airliners’ wings.  Thanks to Mr. Patrick Smith, I’ve learned that they are “mere” aerodynamics coverings of the flap mechanisms (no advertising, huh?)

No one knows what tomorrow brings, but currently it seems unlikely that I will become a US resident and buy a private plane and fly locally there. Yet this didn’t keep me from taking a look at American Aircraft Owners and Pilots Association’s website. There is a lot about general aviation there, though some of them being a bit too technical for me. Actually, I found there during a search for radio conversation techniques (like I’ve even ever said a single word in an airplane radio transmitter!). They had a tutorial for this, as well as some useful other tools like real pilot stories from their own voices. One story was like this: during a sighseeing flight, a regional propeller pilot had nearly had his plane lost its wings due to what they call a “flutter”. Unlike the birds, a wing flutter,as they say, can rip off a plane’s wings in a short time. That problem is stated to be due to misadjustment of ailerons.
In that site, I also learned that “roger” means only (and only) “I heard you”, not “affirmative”. These do not look like some proper “learning”; but after all, this is my private web-surf, so no rules applied!


Stuff like that… This is all (at least for today) for kiwiswings news bulletin. Keep following us! 8)
(A cliche music plays....)



Sunday, November 7, 2010

Hayda Bre!


Sen kiwi kuşusun, değil mi? Tavuklar tavuk eti yemiyor, inekler de vejetaryen biliyorsun; o yüzden tabağımdaki kivilerden uzak durur musun lütfen?! İsim benzerliği bile olsa, rahatsız oluyorum! Ayrıca, paraşüt denen bir şey varken defalarca yaşayabileceğin güzel bir uçuş macerasını (daha doğrusu uçuş süsü verilmiş bir serbest düşüş macerasını), neden tekrarı olmayan bir hâle sokuyorsun? Burunüstü çakılmak da cabası…

Her neyse; ben de senin gibi kanatları olmayan bir kara canlısı olarak uçmak için başka yollara ihtiyaç duyuyorum. Benim yolum uçurumun yamacına çam ağaçları dikmek kadar zor olmasa da, bundan biraz daha karışık, denilebilir. Atalarımın (senin salak atalarının aksine) îcat ettikleri, “uçak” denen makineye biniyorum ben. Tamam, yüz yıldır bu mereti geliştirme işini biraz abartmış benimkiler, kabul ediyorum. Şimdi bunlardan birini kullanabilmek için dokuz ay süren testlerden geçip, bir buçuk yıl eğitim aldıktan sonra bilmem kaç ay da çömez statüsünde kalmak gerekiyor ki en sonunda birisi sana “kontrol sende” diyebilsin. Aksi takdirde tek yapabileceğin, bu aşamaları geçmiş birinin çırptığı kanatların üstünde oturup, yanındaki pencereden dışarıyı seyrederken “acaba benim istediğim yere doğru mu gidiyoruz?” diye düşünmek oluyor. Bizim dünyamız biraz acayip, ama yine de senin kadar değil kuş beyinli!

Her neyse; sen çakıldın, bense daha henüz “uçuş testi” aşamasına katıldım. Sonuçta ikimiz de birer kere uçmayı deneyimlemiş oluyoruz; ki bu da bizi bir bakıma eşitler, kuş. Ayrıca, blog’uma ilham kattığın için sana özel bir sevgim de yok değil, ama şımarma! Ben Rüştü Asyalı değilim, ona göre!

***

Bekleyiş Son Bulur...

Evet, bu güne kadar beklediğim yeter. İlk uçuş deneyimini yaşamış olduğuma göre, artık havacılığın eşiğinden içeri küçük de olsa bir adım atmış sayıyorum kendimi. Acaba kontrolde olduğum o 10 dakikayı uçuş saatlerime eklerler mi?...
Eklemezler; çünkü bu sadece bir uçuş testiydi. Yetiştirmek üzere pilot adayı alımı yapacak olan havayolu şirketinin elemelerinin son mülâkattan önceki son eleme aşamasıydı. Yani, pervaneli bir eğitim uçağına binmiş bile olsam daha bütün aşamalar henüz tamamlanmadı. Resmî olarak uçuş okuluna kabul edilebilmem için mülakattan da şirketin deyimiyle “olumlu” sonuç almalıyım. Alırsam, havacılığa tam olarak girebilirsem, buraya yazacağım bol bol yeni konu olacak, emin olabilirsiniz.

Uçuş ne oldu derseniz, anlatayım. Şirket sabah erkenden, bu aşamaya kadar gelen adayları, daha doğrusu bunlardan benim de içinde bulunduğum bilmem kaçıncı grubu Florya’da toplayıp, Çorlu’daki havaalanına götürdü. Sabah sis vardı; ancak öğle yemeğinden sonra uçulabildi. Uçuşlardan önce, bizden muhtemelen akademide de sorumlu olacak olan iki eğitmen kaptan arasında bölüştürüldük. Ardından kaptanlar kısa bir brifing verdiler; iki uçakta iki ya da üçer adayla birlikte çıkılacak, havada her biri sırayla ön-sol koltuğa geçecek, eğitmenin isteyeceği basit manevraları gerçekleştirken bir yandan da temel bazı sorularına yanıt verecekti. Forumda bu yer değiştirme konusunda birisi “bir Mini Cooper’ın içinde dört kişinin sırayla sürücü koltuğuna geçme alıştırması yapması” gibi esprili bir tavsiyede bulunmuştu… ben bunu bir vosvos’ta denemelerini tavsiye ederdim. Neyse ki biz 2 adaydık da akrabalık bağlarımız güçlenmedi…

Bizi test eden hocamız önden verdiği bilginin ardından hemen teste başladı. Fazla zorlamadı; genelde basit dönüşlerden başka fazla bir şey istemedi. Hoca benden de, uçuş arkadaşımdan da memnun kalmış gibi geldi bana; kanaatini haftaya öğreneceğiz tabii. Öte yandan, biz sakin sakin uçarken, diğer adayların anlattığına göre diğer eğitmenimizin uçağında şenlik varmış! Şaka bir yana, tırmanma ve süzülmenin de istendiği diğer uçaktaki testlerde hoca biraz daha talepkâr davranmış anladığım kadarıyla. Keşke benim de yükselme-süzülme yapma şansım olsaydı demeden edemedim. Zîra benim uçuşum 5-10 dak.yı geçmedi.

Çorlu’ya Yolum Nereden Düştü??

Efendim aslında maceramız Mart ayında başlıyor. Bir yandan gayrimenkul pazarlaması konusunda çalışıp bir yandan da işi öğrenmeye çalıştığım bir dönemdeydim. Çok yakın bir arkadaşım beni internet’in başına oturtup büyük bir Türk havayolu şirketinin başvuru formunu göstermese, büyük ihtimalle de bu satırları yazıyor olmayacaktım. Doğru, o zamana kadar havacılık ve uçaklarla, herhangi bir erkek çocuğundan daha fazla bir ilgim olamamıştı. E ailede havacı yok; benim de bildiklerim Amiga’da oynadığım simulasyon oyunlarından ibaret (F-18’lerin emekliliği geldi, ama hâlâ Türkiye’de yoklar!) olunca ilgi de bir yere kadar olabiliyor. Yaşımdan dolayı açıkçası çağrılmayı da pek ummuyordum ya…

… ama arayıverdiler işte! Boy-kilo ölçümü, evrak teslimi gibi işler için Florya’ya gittiğimde; tahminimce üç bin kişiyle birlikte pilotluk için ilk başvurumu yapmış oldum. Evet, yaşım tam sınırda olmakla birlikte geç sayılmıyormuş; ayrıca göz için de (yanlış hatırlamıyorsam) 3 numaraya kadar sorun olmadığını söylemeleri, en azından oraya kadar boşuna zahmet etmediğim anlamına geldi. Arkadan, dil sınavına girip evrakını kendilerine getirmemizi istediler. Bir ay sonra TOEIC’ten aldığım 890 puanlık sınav sonuç belgemi kendilerine faksladım; hatta hızımı alamayıp bir de elden teslim ettim! Baraj 650’ydi, belirtmeden geçemeyeceğim…

Birkaç gün sonra, bir sonraki aşama olarak takip eden ayda psikometrik teste girmemin istendiği bir e-posta aldım. Ücreti adaya ait olmak üzere, belirtilen test merkezinde, belirtilen tarihte bulunmam istendi. Bulundum ve paşa paşa ödedim. Burada ilk defa olası meslektaşlarımla tanıştım; hâlâ görüşüyoruz.

Yine birkaç gün sonra psikometrik testi de geçtiğimi öğrenene kadar hâlâ fazla bir umut taşımıyordum…
Fakat test merkezinden olumlu haberi alınca bakış açım değişmeye başladı. Şirketin insan kaynaklarından, bir sonraki aşamanın (bu sefer masrafları kendilerine ait olaraktan) Almanya’da yapılacak olan daha kapsamlı bir dizi test-sınav karışımı olduğunu öğrenince, bir havayolu pilotu olmak gibi bir ihtimalin o kadar da uzağında olmadığıma karar verdim. Zîra adamlar ciddî ciddî pasaportumu istiyorlardı… 


Şansımı doğru kullanmaya karar verdim ve işimden ayrıldım, eve kapandım. Daha önceki testin aksine, Alman test merkezi, adayların bu testlere hazırlanarak gelmelerini tercih ve teşvik ediyordu. Bunun için her bir test modülünün çalışma versiyonlarını ve sınavı yapılacak Matematik, Fizik ve İngilizce konu açıklamalarının bulunduğu tavsiye dokümanları içeren bir paket verdiler. Paketi internet’ten indirdim; üstüne bir de, benimle aynı yolun yolcusu insanların yazıştığı bir forum buldum.  Burada tüm testleri tamamlamışlar mı ararsınız, benden bir-iki aşama önde devam edenler mi… bazıları o kadar detaylı anlatıyorlardı ki aşamaları; test merkezine en yakın Burger King’in yerini bile daha gitmeden öğrenmiş oldum; hepsine teşekkür borçluyum. 

Bu arada, hakkında hiçbir şey bilmediğim havacılık konusunda en azından genel bir kültür sahibi olmak için araştırma yapmaya başladım. Internet’te bu bulabildiğim her şeyi okur oldum kısa sürede; hâlâ da buna devam ediyorum. Sonuçta, üç ayım evde test merkezinin paketine, özellikle de fizik konularına çalışarak ve havacılıkla ilgili genel kültür edinmeye çabalayarak geçti diyebilirim. Açıkçası, sınav stresi bir yana, bu işe odaklanıp çalışmak bile oldukça huzurlu bir üç ay geçirtti bana.

Vizeydi, hazırlıktı derken bakmışım ki Almanya’da sınavdan çıkmışım bile. Sınav bir gün sabahtan akşam üstüne kadar sürdü; ama şirket güzel bir jest yaparak sınavın yapıldığı Hamburg kentinde toplam 2.5 gün geçirmemize olanak sağladı. Orada tanıştığım iki arkadaşımla birlikte bol bol taban teptik Hamburg sokaklarında; yaşanacak kentmiş Hamburg. Yine de, sınav beklediğim kadar iyi geçmemişti, bu yüzden biraz tatsızdım son gün.

4 gün sonra şirketten gelen bir telefonla yüzüm yine güldü, sonuç “olumlu”’ymuş. İstedikleri sağlık raporunu 5 gün içinde, hiçbir sorun yaşamadan götürüp kendilerine verdim, onayladılar. Yaklaşık bir ay bekledikten sonra da Çorlu havaalanında yapılacak uçuş testine götürüldüm.

Şimdi ne Olacak?

Şu anda, uçuş testinin sonucunu ve mülâkat için tarih verilmesini bekliyorum. Son birkaç aydır tamamen havacılığa konsantre olmuş durumdayım ve enteresandır, akademideki öğrencilerin çok yoğun çalıştıklarını bildiğim halde, uçmak kadar kendimi alacağım eğitime yoğunlaştırmak düşüncesi de beni epeyce heyecanlandırıyor. Bakalım, zaman neler gösterecek; buraya başka neler yazacağım?
***



Sen kiwi kuşusun, değil mi? Tavuklar tavuk eti yemiyor, inekler de vejetaryen biliyorsun; o yüzden tabağımdaki kivilerden uzak durur musun lütfen?! İsim benzerliği bile olsa, rahatsız oluyorum! Ayrıca, paraşüt denen bir şey varken defalarca yaşayabileceğin güzel bir uçuş macerasını (daha doğrusu uçuş süsü verilmiş bir serbest düşüş macerasını), neden tekrarı olmayan bir hâle sokuyorsun? Burunüstü çakılmak da cabası…
Her neyse; ben de senin gibi kanatları olmayan bir kara canlısı olarak uçmak için başka yollara ihtiyaç duyuyorum. Benim yolum uçurumun yamacına çam ağaçları dikmek kadar zor olmasa da, bundan biraz daha karışık, denilebilir. Atalarımın (senin salak atalarının aksine) îcat ettikleri, “uçak” denen makineye biniyorum ben. Tamam, yüz yıldır bu mereti geliştirme işini biraz abartmış benimkiler, kabul ediyorum. Şimdi bunlardan birini kullanabilmek için dokuz ay süren testlerden geçip, bir buçuk yıl eğitim aldıktan sonra bilmem kaç ay da çömez statüsünde kalmak gerekiyor ki en sonunda birisi sana “kontrol sende” diyebilsin. Aksi takdirde tek yapabileceğin, bu aşamaları geçmiş birinin çırptığı kanatların üstünde oturup, yanındaki pencereden dışarıyı seyrederken “acaba benim istediğim yere doğru mu gidiyoruz?” diye düşünmek oluyor. Bizim dünyamız biraz acayip, ama yine de senin kadar değil kuş beyinli!
Her neyse; sen çakıldın, bense daha henüz “uçuş testi” aşamasına katıldım. Sonuçta ikimiz de birer kere uçmayı deneyimlemiş oluyoruz; ki bu da bizi bir bakıma eşitler, kuş. Ayrıca, blog’uma ilham kattığın için sana özel bir sevgim de yok değil, ama şımarma! Ben Rüştü Asyalı değilim, ona göre!
***
Evet, bu güne kadar beklediğim yeter. İlk uçuş deneyimini yaşamış olduğuma göre, artık havacılığın eşiğinden içeri küçük de olsa bir adım atmış sayıyorum kendimi. Acaba kontrolde olduğum o 10 dakikayı uçuş saatlerime eklerler mi?...
Eklemezler; çünkü bu sadece bir uçuş testiydi. Yetiştirmek üzere pilot adayı alımı yapacak olan havayolu şirketinin elemelerinin son mülâkattan önceki son eleme aşamasıydı. Yani, pervaneli bir eğitim uçağına binmiş bile olsam daha bütün aşamalar henüz tamamlanmadı. Resmî olarak uçuş okuluna kabul edilebilmem için mülakattan da şirketin deyimiyle “olumlu” sonuç almalıyım. Alırsam, havacılığa tam olarak girebilirsem, buraya yazacağım bol bol yeni konu olacak, emin olabilirsiniz.
Uçuş ne oldu derseniz, anlatayım. Şirket sabah erkenden, bu aşamaya kadar gelen adayları, daha doğrusu bunlardan benim de içinde bulunduğum bilmem kaçıncı grubu Florya’da toplayıp, Çorlu’daki havaalanına götürdü. Sabah sis vardı; ancak öğle yemeğinden sonra uçulabildi. Uçuşlardan önce, bizden muhtemelen akademide de sorumlu olacak olan iki eğitmen kaptan arasında bölüştürüldük. Ardından kaptanlar kısa bir brifing verdiler; iki uçakta iki ya da üçer adayla birlikte çıkılacak, havada her biri sırayla ön-sol koltuğa geçecek, eğitmenin isteyeceği basit manevraları gerçekleştirken bir yandan da temel bazı sorularına yanıt verecekti. Forumda bu yer değiştirme konusunda birisi “bir Mini Cooper’ın içinde dört kişinin sırayla sürücü koltuğuna geçme alıştırması yapması” gibi esprili bir tavsiyede bulunmuştu… ben bunu bir vosvos’ta denemelerini tavsiye ederdim. Neyse ki biz 2 adaydık da akrabalık bağlarımız güçlenmedi…
Bizi test eden hocamız önden verdiği bilginin ardından hemen teste başladı. Fazla zorlamadı; genelde basit dönüşlerden başka fazla bir şey istemedi. Hoca benden de, uçuş arkadaşımdan da memnun kalmış gibi geldi bana; kanaatini haftaya öğreneceğiz tabii. Öte yandan, biz sakin sakin uçarken, diğer adayların anlattığına göre diğer eğitmenimizin uçağında şenlik varmış! Şaka bir yana, tırmanma ve süzülmenin de istendiği diğer uçaktaki testlerde hoca biraz daha talepkâr davranmış anladığım kadarıyla. Keşke benim de yükselme-süzülme yapma şansım olsaydı demeden edemedim. Zîra benim uçuşum 5-10 dak.yı geçmedi.

Çorlu’ya Yolum Nereden Düştü??

Efendim aslında maceramız Mart ayında başlıyor. Bir yandan gayrimenkul pazarlaması konusunda çalışıp bir yandan da işi öğrenmeye çalıştığım bir dönemdeydim. Çok yakın bir arkadaşım beni internet’in başına oturtup büyük bir Türk havayolu şirketinin başvuru formunu göstermese, büyük ihtimalle de bu satırları yazıyor olmayacaktım. Doğru, o zamana kadar havacılık ve uçaklarla, herhangi bir erkek çocuğundan daha fazla bir ilgim olamamıştı. E ailede havacı yok; benim de bildiklerim Amiga’da oynadığım simulasyon oyunlarından ibaret (F-18’lerin emekliliği geldi, ama hâlâ Türkiye’de yoklar!) olunca ilgi de bir yere kadar olabiliyor. Yaşımdan dolayı açıkçası çağrılmayı da pek ummuyordum ya…
… ama arayıverdiler işte! Boy-kilo ölçümü, evrak teslimi gibi işler için Florya’ya gittiğimde; tahminimce üç bin kişiyle birlikte pilotluk için ilk başvurumu yapmış oldum. Evet, yaşım tam sınırda olmakla birlikte geç sayılmıyormuş; ayrıca göz için de (yanlış hatırlamıyorsam) 3 numaraya kadar sorun olmadığını söylemeleri, en azından oraya kadar boşuna zahmet etmediğim anlamına geldi. Arkadan, dil sınavına girip evrakını kendilerine getirmemizi istediler. Bir ay sonra TOEIC’ten aldığım 890 puanlık sınav sonuç belgemi kendilerine faksladım; hatta hızımı alamayıp bir de elden teslim ettim! Baraj 650’ydi, belirtmeden geçemeyeceğim…
Birkaç gün sonra, bir sonraki aşama olarak takip eden ayda psikometrik teste girmemin istendiği bir e-posta aldım. Ücreti adaya ait olmak üzere, belirtilen test merkezinde, belirtilen tarihte bulunmam istendi. Bulundum ve paşa paşa ödedim. Burada ilk defa olası meslektaşlarımla tanıştım; hâlâ görüşüyoruz.
Yine birkaç gün sonra psikometrik testi de geçtiğimi öğrenene kadar hâlâ fazla bir umut taşımıyordum…
Fakat test merkezinden olumlu haberi alınca bakış açım değişmeye başladı. Şirketin insan kaynaklarından, bir sonraki aşamanın (bu sefer masrafları kendilerine ait olaraktan) Almanya’da yapılacak olan daha kapsamlı bir dizi test-sınav karışımı olduğunu öğrenince, bir havayolu pilotu olmak gibi bir ihtimalin o kadar da uzağında olmadığıma karar verdim. Zîra adamlar ciddî ciddî pasaportumu istiyorlardı…
Şansımı doğru kullanmaya karar verdim ve işimden ayrıldım, eve kapandım. Daha önceki testin aksine, Alman test merkezi, adayların bu testlere hazırlanarak gelmelerini tercih ve teşvik ediyordu. Bunun için her bir test modülünün çalışma versiyonlarını ve sınavı yapılacak Matematik, Fizik ve İngilizce konu açıklamalarının bulunduğu tavsiye dokümanları içeren bir paket verdiler. Paketi internet’ten indirdim; üstüne bir de, benimle aynı yolun yolcusu insanların yazıştığı bir forum buldum. Burada tüm testleri tamamlamışlar mı ararsınız, benden bir-iki aşama önde devam edenler mi… bazıları o kadar detaylı anlatıyorlardı ki aşamaları; test merkezine en yakın Burger King’in yerini bile daha gitmeden öğrenmiş oldum; hepsine teşekkür borçluyum. Bu arada, hakkında hiçbir şey bilmediğim havacılık konusunda en azından genel bir kültür sahibi olmak için araştırma yapmaya başladım. Internet’te bu bulabildiğim her şeyi okur oldum kısa sürede; hâlâ da buna devam ediyorum. Sonuçta, üç ayım evde test merkezinin paketine, özellikle de fizik konularına çalışarak ve havacılıkla ilgili genel kültür edinmeye çabalayarak geçti diyebilirim. Açıkçası, sınav stresi bir yana, bu işe odaklanıp çalışmak bile oldukça huzurlu bir üç ay geçirtti bana.
Vizeydi, hazırlıktı derken bakmışım ki Almanya’da sınavdan çıkmışım bile. Sınav bir gün sabahtan akşam üstüne kadar sürdü; ama şirket güzel bir jest yaparak sınavın yapıldığı Hamburg kentinde toplam 2.5 gün geçirmemize olanak sağladı. Orada tanıştığım iki arkadaşımla birlikte bol bol taban teptik Hamburg sokaklarında; yaşanacak kentmiş Hamburg. Yine de, sınav beklediğim kadar iyi geçmemişti, bu yüzden biraz tatsızdım son gün.
4 gün sonra şirketten gelen bir telefonla yüzüm yine güldü, sonuç “olumlu”’ymuş. İstedikleri sağlık raporunu 5 gün içinde, hiçbir sorun yaşamadan götürüp kendilerine verdim, onayladılar. Yaklaşık bir ay bekledikten sonra da Çorlu havaalanında yapılacak uçuş testine götürüldüm.

Şimdi ne Olacak?

Şu anda, uçuş testinin sonucunu ve mülâkat için tarih verilmesini bekliyorum. Son birkaç aydır tamamen havacılığa konsantre olmuş durumdayım ve enteresandır, akademideki öğrencilerin çok yoğun çalıştıklarını bildiğim halde, uçmak kadar kendimi alacağım eğitime yoğunlaştırmak düşüncesi de beni epeyce heyecanlandırıyor. Bakalım, zaman neler gösterecek; buraya başka neler yazacağım?
***


Thursday, November 4, 2010

Let's Begin...

No more waiting! I’ve got to experience my first “real” flight. This, in turn, has initiated my blogging about aviation. Consider me as a true newbie who is at the very beginning of his life in aviation, intending to share all he’ll experience, his thoughts and… who knows what’s coming up? There may be many pages to come.
Ok, here comes the first one…

I said I’ve really flown… definitely. I say “real” because, as one can guess, I actually took controls of a real airplane yesterday. It was a test flight, in which my part took 5 or 10 minutes at most. No, they don’t make beginners to become test pilots; what had been tested was me, not that Cessna (*).


Yes, it was that famous training plane, I rode it! 8) Anyway; the airline company took 18 applicants to Corlu Airport in the city of Tekirdag, which is 2 hrs. away from Istanbul. We arrived at around 09:30 A.M.; but had to wait until 01:00 PM for the fog to clear out. By that time, we first had a very simple briefing from both instructors and then got distributed among them in two or three-person groups. I and my new buddy were in the second sortie and I was the first to be tested.

Our instructor did not force any of us too much; while the other, as the rumours have it, had been slightly more demanding. We were only asked for simple turns and level flight and he seemed satisfied with each of quickly. I don't complain, that was a test not a training flight after all, but I still wished to be demanded some more maneuvers like simple climbs and descents, like the other groups were. To be honest, the action were there and I could not get enough! But still, I think my test was successful.
 
But how the hell I got there?? 

The story goes back for about eight months. Frankly, I would probably never notice if a close friend hadn’t told me about the new applicant search of a major airline company. They were searching candidates (which they call “ab initio”) to train as pilots from scratch. At that time (like many years have passed!) I did not have a great passion for flying and did not have any knowledge about aviation. Yet, I was searching for a job and, without having much hope to be chosen, being an airline pilot did not seem to be a very bad choice. Why not, I thought; a big company offering a well-paid job with fully-sponsored training, a profession respected everywhere in the world… not to mention lots of travelling. Considering my past time spent in plane simulation games on computers (though most of them being combat ones, but shhh! :) ) since my childhood, I guessed I must at least had some very basic skills through operating this kind of machines. So, I filled out the form…

… and magically, they called back! Among a couple of thousand (yes!) applicants, my height-weighth and (by just the limit) age have found to be ok. The first stage of the 9-month selection process had been passed. A small light began to shimmer.

Language (TOEIC) and phsychometric tests were on the applicants, ofcourse financially… Still not having much hope with around three thousand “competents”, I nevertheless made those spendings. After passing both two with fine grades especially in language, the company stated that they would send us to Germany for the next phase of testing. That one in Germany, was another set of psychometric tests which also included basic english, maths and physics exams. The one-day long test series, thanks to the German Aerospace Center (DLR for short), had come to a nice favour. They provided all the applicants a very detailed study package which included self-test versions of all the modules in the real test, some advisory documents and the topics to be covered in the exams.

That was the time I started to take things more serious… I mean, when I’m called for Germany. My main concern was the physics. I was very lazy in high school and 12 years had been passed since the last time I’ve opened a physics textbook. So, I took the decision of quitting (or at least pausing) my real estate job and I locked myself in home and focussed on studying. That three-and-a-half -month studying period was barely enough for my success in the tests in Germany. Fortunately, the health check asked by the company after passing the DLR test was also clean. Since I assume myself in the flight test as successful (not officially declared by the company yet), the only remaining step is the final interview. Passing it too, I’ll be in the flight academy. Fingers crossed!

What now?

Currently, I'm concentrated in reading on everything I can find about aviation, which I've been doing for the last six months. Many of the could-be applicants, I believed had a past (or at least some knowledge came from their families) in aviation somehow; so I will very possibly need to catch them up. But the more important point was, I really want to make perfect use of such a brilliant chance. In other words, I'm working to be the best!

(*) Cessna 172 S NAV III