Diamond
Difference ve Checkride uçuşlarımı uçuş eğitmeni gözetiminde yaptığım DA-42, keyifli ve konforlu bir uçak gerçekten. Alışık olduğum çift tutacaklı lövyeden (yoke) "stick" denilen kumanda koluna adapte olmak da sandığımdan kolay oluyormuş. Yarım bubble canopy'si, yani kokpitin üstüne doğru kapatılan tek parça yuvarlak cam tavanı sayesinde görüş alanı oldukça genişliyor ve ferahlıyor; Seminole'dan sonra bu da epey eğlenceli oldu. Ayrıca inişlerde de çok uysal bir karakteri var bence bu uçağın, doğru hızla yaklaşınca neredeyse hiç hissettirmeden tekerlerini piste koyuveriyor.
Uçuşlarımın ilki, diğerine alıştırma niteliğinde olsa da, aslında yapılan çalışmalar aynıydı. Yaptıklarımız kalkış, manevra sahasına gidip temel manevraları ve uçak kontrolününün çalışılması; ardından Çorlu havaalanı (LTBU) üzerine kuleyle bağlantılı olarak gelip bekleme (hold) ve yaklaşma (approach), sonra da touch'n go (piste değip durmadan tekrar kalkma) çalışması yapmaktan ibaret oldu. Tek bir farkla: sınav uçuşumda VFR, yani görerek kalkış yerine Çorlu 5 pistinden VOR/DME yaklaşmasının pas geçme (missed approach) prosedürüyle kalkıp, ardından bekleme ve yaklaşma yaptıktan sonra manevra sahasına gittik.
Pas Geçmek
Yaklaşma kartının üst yarısı. Kesikli çizgiler pas geçme prosedürünü görsel olarak, üst kısım da yazılı olarak açıklıyor. Alt kısımda bir de özetlenmiş bölüm var. |
Yaklaşmalar, pas geçmeler, beklemeler... bu konular aslında aletli (instrument) uçuş konusu altında bir çok detay ve teori içeriyorlar. İlerleyen zamanlarda bu konularda da naçizane öğrenebildiklerimi parça parça paylaşmak istiyorum.
İlk Simulatör Deneyimim...
... kanlı olmadı; zîra iki go-around'un (bir tür başka pas geçiş) ardından üçüncüsünde uçağı çakılmadan piste koyup durdurabildim. Buna "iniş yaptım" dememeyi tercih ediyorum, ayrı konu.
Hocamızın yalancısıyım; bu tür bir performans şu aşamada normalmiş. Zîra temel amacı yalnızca jet uçağına bir ön alıştırma olan bu simulatör dersinde ilk giren herkes, pervanelilerden çok daha hızlı uçan bu uçakların kontrollerine alışmak için zamana ve eğitime ihtiyaç duyuyormuş.
FNPT(*) adı verilen bu makineler; genel olarak "simulatör" denilen uçuş eğitim makinelerinin bir türü. Tip eğitimlerinde kullanılanlar kadar gelişmiş olmasa da, bizim çalıştığımız bu makine bir jet yolcu uçağı kokpitinin temel özelliklerini taşıyan, oldukça detaylı bir cihazdı. Kokpiti hareketsiz de olsa, kendimi yolcu uçağı uçuruyormuşum gibi hissettim bu ortamda.
Yine de söylediğim gibi, o dersi yapmamızdaki esas amaç, bizlere jet uçağı kullanımına dair genel bir bakış kazandırmak ve daha çok aletli uçuş prosedürleri için hızlı bir tekrar yapmaktı. Kalkış ve iniş çalışmalarının haricinde, sadece radyo alıcılarımızı ve duruma göre otomatik pilotumuzu kullanarak yol kesiş ve takipleri (radial interception and tracking), belli bir mesafeyi sabit tutarak havada yay çizmek (dme arc) ve tabii ki çeşitli pistlere yaklaşma yapmaktı uyguladıklarımız. Dersin başında hocamızın yaptığı bir teorik tekrarın ardından bir yandan koskoca (!) yolcu uçağına kumanda etmek, bir yandan hocanın talimatlarını dinleyip hesaplama yapıp doğru yönlere uçmaya çalışmak ilk gün için kolay olmadı; ama gerek diğer arkadaşlarımı gözlemleyip gerek kendim sağ koltukta ter dökerken ilginç bir tatmin duygusu da hissettim nedense. Eve dönünce çaresiz aylardır kutusundan çıkarmadığım joystick'imi kurup Rod Machado'nun talimatlarını dinlemeye başladım. Sanal havacılıktan pek haz edememek bazan bu işte fazla büyük bir lüks haline geliyor galiba.
(*) FNPT - Flight and Navigation Procedures Trainer
***
No comments:
Post a Comment