Geçen gün, bir yandan kol saatimin resmini nasıl çeksem diye düşünürken, bir yandan da mağrur bir edâyla Air Crash'ın ilk kez gördüğüm bir bölümünü seyrediyordum. Çaya bandırarak lüplettiğim Biskrem'ler eşliğinde "hahaa, ben olsam şöyle yapardım, böyle yapardım" diye kendi kendime triplere giriyordum ki, konuyu fark edince anîden bir yusuflama gelip, tam şurama (*) oturdu. Aklıma şu soru geldi ister istemez:
Dışarıyı görmeden uçmanın eğitimi var da; içeriyi göremeyince ne halt edeceğiz?
Mevcut uçakların neredeyse hiçbirinde, kokpiti duman basması halinde özellikle göstergeleri görebilmek için geliştirilmiş bir aygıt bulunmuyor. Zîra endüstri bu konuda, meselâ şu savaş uçaklarında kullanılan kasklar gibi, pilotun göstergeleri içinden görebileceği bir sistem geliştirmiş görünmüyor. Kuvvetle muhtemel, çok nadiren olabilecek bu problemin; mevcut duman tahliye (daha çok, kaynağını bularak duman çıkışını kesme) prosedürlerine rağmen sürmesi daha da düşük olasılıkta bulunduğu için, bu tür masraflı bir sisteme kaynak ayrılmamış.
Fakat, son yüzyıl içinde bu nedenle olan 8-10 kaza ve bu kazalarda hayatını kaybeden yüzlerce insan mevcut.
Tabii ki, mevcut prosedürlerin önleme etkisi az değil. Kokpitte duman olaylarının büyük çoğunluğu elektriksel ve daha çok, kokpitin altında bulunan aviyonik (uçuş sistemleri) kompartmanından kaynaklanıyor. Bunu havalandırma sistemi kaynaklı olanlar ve kargoda bulunan olası tehlikeli maddelerin çıkarabileceği yangın ve/veya dumanlanma takip ediyor. Mevcut prosedürler duman ve yangın olaylarının çoğunu önleyecek şekilde tasarlanmış. Örneğin elektrik kaynaklı olaylarda yukarıda bahsettiğim gibi, kaynağını bulmak ya da uçaktaki belli sistemlerini kapatarak önce yanmayı durdurmak sıkça kullanılan bir yöntem. Kargo yangınları içinse daha en başından, ateşle barutu yanyana getirmeme prensibine dayalı "tehlikeli maddeler" prosedürü geliştirilmiş durumda. Artık yüklemeler bu konuda yazılmış katı kurallar çerçevesinde yapılıyor. Ayrıca, özellikle kargo uçaklarında, yangın söndürücülere ek olarak; kargo kısmının basınçlandırmasını durdurarak, yangını oksijensiz bırakmaya yönelik yöntemler de bu prosedürler arasında. Sonuçta, aslında mantıken de öncelikli olması gereken, sorunu kaynağında durdurma prensibi uçaklardaki duman vak'alarında da etkili şekilde uygulanıyor ve geliştiriliyor.
Geliniz görünüz ki; UPS'in kargo 747'si bunlara rağmen düşmekten kurtulamadı. Kokpitte göz gözü görmediği için, oksijen maskesi arızalanarak zehirlenen kaptanın yalnız bıraktığı 2. pilot (alın size havacılıkta olaylar zinciri!), ne yazık ki göstergeleri göremediği için uçağın pist üzerinde parçalanmasına engel olamadı. Lityum batarya yüklü uçağın gerçekten "ah ulan" dedirten bu kazasından sonra, bir başka kurallar grubu daha kanla da olsa yazılmış oldu olmasına; fakat duman konusu için hâlâ bir yumuşak karın bulunduğu da bir gerçek.
Diğer yandan, bu konuda ilginç bir çözüm de yok değil. 1989 yılında tasarlanan, ancak ABD'de ve birkaç başka ülkede resmen onaylanabilmiş olan EVAS (**) sistemi; şahsen gülümsemekten kendimi alamadığım basit bir yapıya sahip.
Gayet basit, kendinden bataryalı bir kompresör ile, ucuna esnek bir hava hortumu tutturulmuş kocaman şeffaf pencereleri olan bir kese kâğıdından oluşan sistemin yegâne görevi, kokpitte dumansız bir alan oluşturmak. Filtresi ve kompresörü sayesinde, oluşturduğu şişme zımbırtının içini dumansız bırakan aygıt, ihtiyaç hâlinde her bir pilot tarafından haznesinden elle çıkarılıp, "ön göğüse" cırt cırt (şaka yapmıyorum, "velcro" diye geçiyor!) ile tutturuluyor. Kompresör, koca kesekağıdını otuz saniye içinde şişirirken pilotlar da, el ile düzelterek aletin tam ve doğru açılmasını sağlıyor. Balon tam açıldıktan sonra her bir pilotların kendi balonlarındaki şeffaf pencerelerden içeri bakarak, güvenli bir acil iniş yapmasına yetecek temel ekran ve göstergelerini görebil...
... dikleri iddia ediliyor. Şu anda yalnızca Vision Safe firmasınca üretilen sistem, ABD federal havacılık otoritesi FAA tarafından sertifikalandırılmış durumda. Ayrıca FAA, daha çok küçük uçaklar ve iş jetlerinden oluşan bir dizi uçak modeli için bu sistemi öneriyor. Öte yandan, Avrupa ve dünyanın kalanınca bu sistem zorunlu hâle getirilecek mi, yoksa yerini bir başkası mı alacak, önümüzdeki yıllarda göreceğiz.
(*) Söylemem, ayıp!
(**) Emergency Visual Assurance System)
***
Hocam özlettiniz valla kendinizi.. Ellerinize sağlık :)
ReplyDelete