Kısa havayolu geçmişimde şimdiye kadar hiç yapmadığım kadar uzun bir yatıdayım: Antalya, Rusya, tekrar Antalya; ardından İstanbul- Brüksel ve nihayet, üç buçuk günden sonra evime dönmüş olacağım. Şu anda yazdığım otelden konfor açısından bir şikayetim yok gerçi, ama insan evini özlüyormuş yahu...
Mefta olan yazımda bahsetmeye çalıştığım konu, Antalya'nın güneşli bahar havasında kaptanıma nasip olan harici kontroldü; bense aynı işlemi, görev sırası bana geçtiğinde, eksi sekiz derecede, sabahın ikisinde Moskova Vnukovo havaalanında yaptım, tabii titreyerek.
Yapılan tüm diğer kontrollerin yanında, bizim de uçuştan önce dışarı çıkıp uçağın çevresini belli bir rota ile dolaşmamız, bazı noktaların tıkanma, buzlanma ya da hasarlanma gibi problemlerinin olup olmadığına bakmamız gerekiyor. Prosedür gereği "uçmayan pilot"'un işi olan bu harici kontrol, bazan kaptana jest mahiyetinde ikinci kaptan tarafından da yapılabiliyor.
Nitekim, dönüşte uçan pilot ben olsam da, buz gibi havada kaptanımı gece gece aprona göndermeye razı olamadım; izin alıp ben indim aşağı. Ülkelerinin soğuna alışkın Rus yer görevlileri bile, üzerlerindeki kalın kıyafetlere karşın kıpkırmızı burunlar ve titreyen ellerle çalışıyorlardı. Bereket, kalkış saati yakındı, kimseye acıyacak vaktim yoktu; ben de rotamı dolaşmaya başladım...
Hocam jest felan derken dikkat edin sağlınızdan olmayın :) bu yatılar sık oluyor mu hocam sonuçta en iyi meydan evdir :)
ReplyDelete