Sunday, November 7, 2010


Sen kiwi kuşusun, değil mi? Tavuklar tavuk eti yemiyor, inekler de vejetaryen biliyorsun; o yüzden tabağımdaki kivilerden uzak durur musun lütfen?! İsim benzerliği bile olsa, rahatsız oluyorum! Ayrıca, paraşüt denen bir şey varken defalarca yaşayabileceğin güzel bir uçuş macerasını (daha doğrusu uçuş süsü verilmiş bir serbest düşüş macerasını), neden tekrarı olmayan bir hâle sokuyorsun? Burunüstü çakılmak da cabası…
Her neyse; ben de senin gibi kanatları olmayan bir kara canlısı olarak uçmak için başka yollara ihtiyaç duyuyorum. Benim yolum uçurumun yamacına çam ağaçları dikmek kadar zor olmasa da, bundan biraz daha karışık, denilebilir. Atalarımın (senin salak atalarının aksine) îcat ettikleri, “uçak” denen makineye biniyorum ben. Tamam, yüz yıldır bu mereti geliştirme işini biraz abartmış benimkiler, kabul ediyorum. Şimdi bunlardan birini kullanabilmek için dokuz ay süren testlerden geçip, bir buçuk yıl eğitim aldıktan sonra bilmem kaç ay da çömez statüsünde kalmak gerekiyor ki en sonunda birisi sana “kontrol sende” diyebilsin. Aksi takdirde tek yapabileceğin, bu aşamaları geçmiş birinin çırptığı kanatların üstünde oturup, yanındaki pencereden dışarıyı seyrederken “acaba benim istediğim yere doğru mu gidiyoruz?” diye düşünmek oluyor. Bizim dünyamız biraz acayip, ama yine de senin kadar değil kuş beyinli!
Her neyse; sen çakıldın, bense daha henüz “uçuş testi” aşamasına katıldım. Sonuçta ikimiz de birer kere uçmayı deneyimlemiş oluyoruz; ki bu da bizi bir bakıma eşitler, kuş. Ayrıca, blog’uma ilham kattığın için sana özel bir sevgim de yok değil, ama şımarma! Ben Rüştü Asyalı değilim, ona göre!
***
Evet, bu güne kadar beklediğim yeter. İlk uçuş deneyimini yaşamış olduğuma göre, artık havacılığın eşiğinden içeri küçük de olsa bir adım atmış sayıyorum kendimi. Acaba kontrolde olduğum o 10 dakikayı uçuş saatlerime eklerler mi?...
Eklemezler; çünkü bu sadece bir uçuş testiydi. Yetiştirmek üzere pilot adayı alımı yapacak olan havayolu şirketinin elemelerinin son mülâkattan önceki son eleme aşamasıydı. Yani, pervaneli bir eğitim uçağına binmiş bile olsam daha bütün aşamalar henüz tamamlanmadı. Resmî olarak uçuş okuluna kabul edilebilmem için mülakattan da şirketin deyimiyle “olumlu” sonuç almalıyım. Alırsam, havacılığa tam olarak girebilirsem, buraya yazacağım bol bol yeni konu olacak, emin olabilirsiniz.
Uçuş ne oldu derseniz, anlatayım. Şirket sabah erkenden, bu aşamaya kadar gelen adayları, daha doğrusu bunlardan benim de içinde bulunduğum bilmem kaçıncı grubu Florya’da toplayıp, Çorlu’daki havaalanına götürdü. Sabah sis vardı; ancak öğle yemeğinden sonra uçulabildi. Uçuşlardan önce, bizden muhtemelen akademide de sorumlu olacak olan iki eğitmen kaptan arasında bölüştürüldük. Ardından kaptanlar kısa bir brifing verdiler; iki uçakta iki ya da üçer adayla birlikte çıkılacak, havada her biri sırayla ön-sol koltuğa geçecek, eğitmenin isteyeceği basit manevraları gerçekleştirken bir yandan da temel bazı sorularına yanıt verecekti. Forumda bu yer değiştirme konusunda birisi “bir Mini Cooper’ın içinde dört kişinin sırayla sürücü koltuğuna geçme alıştırması yapması” gibi esprili bir tavsiyede bulunmuştu… ben bunu bir vosvos’ta denemelerini tavsiye ederdim. Neyse ki biz 2 adaydık da akrabalık bağlarımız güçlenmedi…
Bizi test eden hocamız önden verdiği bilginin ardından hemen teste başladı. Fazla zorlamadı; genelde basit dönüşlerden başka fazla bir şey istemedi. Hoca benden de, uçuş arkadaşımdan da memnun kalmış gibi geldi bana; kanaatini haftaya öğreneceğiz tabii. Öte yandan, biz sakin sakin uçarken, diğer adayların anlattığına göre diğer eğitmenimizin uçağında şenlik varmış! Şaka bir yana, tırmanma ve süzülmenin de istendiği diğer uçaktaki testlerde hoca biraz daha talepkâr davranmış anladığım kadarıyla. Keşke benim de yükselme-süzülme yapma şansım olsaydı demeden edemedim. Zîra benim uçuşum 5-10 dak.yı geçmedi.

Çorlu’ya Yolum Nereden Düştü??

Efendim aslında maceramız Mart ayında başlıyor. Bir yandan gayrimenkul pazarlaması konusunda çalışıp bir yandan da işi öğrenmeye çalıştığım bir dönemdeydim. Çok yakın bir arkadaşım beni internet’in başına oturtup büyük bir Türk havayolu şirketinin başvuru formunu göstermese, büyük ihtimalle de bu satırları yazıyor olmayacaktım. Doğru, o zamana kadar havacılık ve uçaklarla, herhangi bir erkek çocuğundan daha fazla bir ilgim olamamıştı. E ailede havacı yok; benim de bildiklerim Amiga’da oynadığım simulasyon oyunlarından ibaret (F-18’lerin emekliliği geldi, ama hâlâ Türkiye’de yoklar!) olunca ilgi de bir yere kadar olabiliyor. Yaşımdan dolayı açıkçası çağrılmayı da pek ummuyordum ya…
… ama arayıverdiler işte! Boy-kilo ölçümü, evrak teslimi gibi işler için Florya’ya gittiğimde; tahminimce üç bin kişiyle birlikte pilotluk için ilk başvurumu yapmış oldum. Evet, yaşım tam sınırda olmakla birlikte geç sayılmıyormuş; ayrıca göz için de (yanlış hatırlamıyorsam) 3 numaraya kadar sorun olmadığını söylemeleri, en azından oraya kadar boşuna zahmet etmediğim anlamına geldi. Arkadan, dil sınavına girip evrakını kendilerine getirmemizi istediler. Bir ay sonra TOEIC’ten aldığım 890 puanlık sınav sonuç belgemi kendilerine faksladım; hatta hızımı alamayıp bir de elden teslim ettim! Baraj 650’ydi, belirtmeden geçemeyeceğim…
Birkaç gün sonra, bir sonraki aşama olarak takip eden ayda psikometrik teste girmemin istendiği bir e-posta aldım. Ücreti adaya ait olmak üzere, belirtilen test merkezinde, belirtilen tarihte bulunmam istendi. Bulundum ve paşa paşa ödedim. Burada ilk defa olası meslektaşlarımla tanıştım; hâlâ görüşüyoruz.
Yine birkaç gün sonra psikometrik testi de geçtiğimi öğrenene kadar hâlâ fazla bir umut taşımıyordum…
Fakat test merkezinden olumlu haberi alınca bakış açım değişmeye başladı. Şirketin insan kaynaklarından, bir sonraki aşamanın (bu sefer masrafları kendilerine ait olaraktan) Almanya’da yapılacak olan daha kapsamlı bir dizi test-sınav karışımı olduğunu öğrenince, bir havayolu pilotu olmak gibi bir ihtimalin o kadar da uzağında olmadığıma karar verdim. Zîra adamlar ciddî ciddî pasaportumu istiyorlardı…
Şansımı doğru kullanmaya karar verdim ve işimden ayrıldım, eve kapandım. Daha önceki testin aksine, Alman test merkezi, adayların bu testlere hazırlanarak gelmelerini tercih ve teşvik ediyordu. Bunun için her bir test modülünün çalışma versiyonlarını ve sınavı yapılacak Matematik, Fizik ve İngilizce konu açıklamalarının bulunduğu tavsiye dokümanları içeren bir paket verdiler. Paketi internet’ten indirdim; üstüne bir de, benimle aynı yolun yolcusu insanların yazıştığı bir forum buldum. Burada tüm testleri tamamlamışlar mı ararsınız, benden bir-iki aşama önde devam edenler mi… bazıları o kadar detaylı anlatıyorlardı ki aşamaları; test merkezine en yakın Burger King’in yerini bile daha gitmeden öğrenmiş oldum; hepsine teşekkür borçluyum. Bu arada, hakkında hiçbir şey bilmediğim havacılık konusunda en azından genel bir kültür sahibi olmak için araştırma yapmaya başladım. Internet’te bu bulabildiğim her şeyi okur oldum kısa sürede; hâlâ da buna devam ediyorum. Sonuçta, üç ayım evde test merkezinin paketine, özellikle de fizik konularına çalışarak ve havacılıkla ilgili genel kültür edinmeye çabalayarak geçti diyebilirim. Açıkçası, sınav stresi bir yana, bu işe odaklanıp çalışmak bile oldukça huzurlu bir üç ay geçirtti bana.
Vizeydi, hazırlıktı derken bakmışım ki Almanya’da sınavdan çıkmışım bile. Sınav bir gün sabahtan akşam üstüne kadar sürdü; ama şirket güzel bir jest yaparak sınavın yapıldığı Hamburg kentinde toplam 2.5 gün geçirmemize olanak sağladı. Orada tanıştığım iki arkadaşımla birlikte bol bol taban teptik Hamburg sokaklarında; yaşanacak kentmiş Hamburg. Yine de, sınav beklediğim kadar iyi geçmemişti, bu yüzden biraz tatsızdım son gün.
4 gün sonra şirketten gelen bir telefonla yüzüm yine güldü, sonuç “olumlu”’ymuş. İstedikleri sağlık raporunu 5 gün içinde, hiçbir sorun yaşamadan götürüp kendilerine verdim, onayladılar. Yaklaşık bir ay bekledikten sonra da Çorlu havaalanında yapılacak uçuş testine götürüldüm.

Şimdi ne Olacak?

Şu anda, uçuş testinin sonucunu ve mülâkat için tarih verilmesini bekliyorum. Son birkaç aydır tamamen havacılığa konsantre olmuş durumdayım ve enteresandır, akademideki öğrencilerin çok yoğun çalıştıklarını bildiğim halde, uçmak kadar kendimi alacağım eğitime yoğunlaştırmak düşüncesi de beni epeyce heyecanlandırıyor. Bakalım, zaman neler gösterecek; buraya başka neler yazacağım?
***


No comments:

Post a Comment