Tam prosedürlerden, sıkıcı detaylardan bunalmış bir ânımda kitaptan başımı kaldırıp gözlerimi kapattım. Gözümde bir yıl önce tek başıma yaptığım bir uçuş canlandı.
Sakin bir akşamüstü, eğitim aldığımız Florida'nın Melbourne havaalanından kalkıp kuzeye, bir buçuk-iki saatlik mesafedeki Jacksonville havaalanına gitmiştim o gün. Orta büyüklükteki bir meydan olan Jacksonville, terminaline yolcu getiren büyük uçaklarının yanında, trafik müsaitken benim gibi acemî öğrencileri de hava sahasına kabul ediyordu; benimse gittiğim ilk büyük havaalanı burasıydı. Sorunsuz bir uçuşun ardından önce saha kontrole, ardından kule'ye bağlandım. Kule beni pistin 4-5 mil açığından vektörleyerek son yaklaşma hattına çevirmeden önce, benden önce inecek olan diğer uçağa yol vermemi istedi. Ardından ekledi: "trafiğiniz bir A320; onun ardından son yaklaşma (final) bacağına dönün, "2 numara" olarak iniş serbest". Trafiği ararken on mil kadar ilerimde iniş lambalarını yakmış koca yolcu uçağını önce önden gördüm. Ardından topu topu 2-3 mil (4-5 km.) kadar açığımdan mavi-turuncu gövdesiyle geçişini seyrettim. Yeterince uzaklaşınca arkasından ben de dönüp piste hizalandım. 5 mil civarında 2000 feet (yaklaşık 650 m.)'ten piste doğru süzülürken, karşımdaki manzara çok heyecan verici gelmişti: pırıl pırıl bir akşamüstü, bir A320 yolcu uçağını piste doğru alçalırken tepeden seyrediyordum! Koca Airbus zarifçe inişini yaptı ve aynı zerafetle pistten çekilip arkasındaki küçücük uçağa ağırbaşlılıkla yol verdi. Resmini çekememiştim; içimde ukte vardır hâlâ. Yine de bir yanım, o anının kaderinin bana özel kalmak olduğunu söylüyor. Acaba şu anda ona ihanet mi ettim??
***
Burnu kitaplara gömme günleri geri geldi, hem de mutasyona uğramış olarak! Öğrenci pilotluk derslerinin yerini şirket prosedürleri, Piper'ların Cessna'ların yerini yolcu uçakları, PIM'lerin yerini FCOM'lar; günlük güneşlik havalarda VFR uçmanın yeriniyse simulatörlerde teori-yoğun IFR uçuşları alıyor. Daha az uçmak; daha çok teori, daha çok prosedür, daha çok detay var önümdeki aylarda. Bütün bunlar boşuna olmayacak zîra. Kim bilir o gün önümden inen o heybetli yolcu uçağı, masallarda ders veren bilge ejderhalar misali, bana bu günlerin bir anlamı olduğunu anlatmak istemiştir. Çok mu hayalperestim, bilemiyorum. Neyse, derse devam...
No comments:
Post a Comment